Yıllar öncesinin tarihi fotoğraflarıyla, yapıların şu anki halini ve restorasyon aşamalarını göstermeleri olayı daha da etkileyici kılıyordu yani düşünün ikinci Dünya Savaşı’ndan ayakta kalan bina üstündeki bir saat ve yanındaki heykel figürleri. O eserlerin bugüne gelmesi ve korunması için yıllarca süren ve halen devam eden çalışmalar...
Katedrale gitmeden isola market adında bir semt pazarına gittim yani Milano’daki normal bir pazardaki kıyafetler, çantalar, çoraplar bile sıradan bir pazara göre gayet kaliteli kumaşlardan yapılıyor farkettim.
Türk arkadaşlarımın dediğine uyup direk Starbucks'a gitmek yerine La storia di Pasticceria Marchesi adlı eski ve ikonik bir pastanede ayaküstü kahve içtim.
Sonrasında Luini adlı tarihi fırında pişiye benzer bir şey yedim.
Telefonumu şarj etme bahanesiyle herkesin ısrarla git dediği büyük Starbucks Reserve binasına girdim tabii binaya girmek için insanlar sırada bekliyor ama bekleyenler hep arap turistler çoğunlukla. İtalya’ya gidip niye Starbucks'a gidilsin ki ve zaten orası ilk açıldığında çok tepki çekmişti hatırlıyorum.
Her yer çok kalabalık olduğu için Sophia Loren diye bir restoran gördüm yolda içeri girdim ve orada sebzeli pizza yedim. Bütün restoranda ünlü artistin fotoğrafları falan vardı değişik bir mekandı.
STRAFbar diye bir mekan gördük son akşamımda. İş arkadaşım da seyahatteydi beni buldu ve orda oturup birer aperol içtik. Yanımıza turistler oturdu ve yan masadan Türk turistlerin de sesi geliyordu. Ünlü markaların mağazalarını gezdik, vitrinlere baktık.
Hafta sonu için gittiğim Milano’da ilk gün yağmurlu olduğu için kiraladığım airbnb evine ulaşmak ve oraya yerleşmekte geçmişti ama ertesi gün erken kalkıp tek bir günde şehri ana hatlarıyla görmüş oldum ve ileride tekrar gideceğime eminim.
.jpg)
0 Yorum
Bu yazım hakkında sen de bir yorum yaz, rahatla!