Önceki yazımda belirttiğim gibi Efes Pilsen Blues Festivali sanatçılarının otobüsü ile Diyarbakır'a giriş yaptık. Öyle değişik bir andı ki o an ben de kendimi star gibi hissettim:) Çünkü geçtiğimiz sokaklarda bulunanlar otobüsün içine hayranlıkla bakıyor, kimisi el sallayarak bize selam veriyordu...
Yolculuktan notlar...
-Diyarbakır'a yaklaşırken “Batman” levhasını gören blues sanatçılarımız fotoğraf çektiler. Sanırım akla ilk çizgi kahraman “Batman” geldi☺
-Yolcuğa çıktığımız günün bir özelliği: Blues sanatçılarımızdan Kenny Neal’ın doğum günü olması☺
Sanatçılarımız parti şapkalarıyla otobüste mini bir kutlama yaptı. “Happy Birthday” şarkılarıyla başlayan yolculuğumuz ilerleyen saatlerde sanatçılarımızın blues cd’lerinin çalınmasıyla devam etti.
-Sanatçılardan Kenny Neal’ın kızı Syreeta Neal, yolculukta Elizabeth Gilbert'ın "eat, pray, love" kitabını okuyordu. Şu an kitap uyarlamasının sinemalarda gösterildiğini ve duyduğuma göre sıkıcı bir film olduğunu söyledim. En son "kadınlara yönelik" bir hikaye olduğuna karar verdik ve gülüştük:)
-Sanatçılardan biri (adını tam bilmiyorum) ufak kızının fotoğrafını çıkarmış, bir diğer arkadaşına gösteriyordu. Siyahi bebek o kadar tatlıydı ki o ana ben de arka koltuktan tanık oldum:)
-Mayın patlatma çalışmaları nedeniyle yolda bizi 20 dk durdurttular. O an herkes otobüsten indi ve dümdüz, çok sık araç geçmeyen yola baktı; sade bir yeşilliğin hakim olduğu ilginç manzarayı seyre daldı...
Şehir turu...
Sonunda Diyarbakır merkeze vardık ve kalacağımız Class Hotel’e yaklaşırken burada da çok farklı izlenimler yakalayacağımı anladım. Değişik bir coğrafya. Dar sokakları, şehrin içindeki surları ve insanlarıyla apayrı bir yer. Kilise gezisi bile yaptık. Yukarıda son gün kahvaltıya gittiğimiz Hasan Paşa Hanı'nın içinde çekildiğim fotoğrafı görüyorsunuz. Sol tarafta da kahvaltı soframızdan görüntü. Bu şehre yolunuz düşerse Hasan Paşa Han'ında bulunan Kahvaltıcı Kadri'ye muhakkak uğrayın derim.
Diyarbakır Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi'ne gittik ama içerisini göremedik. Ziyaret saati dışında gitmişiz. Daha sonra onun karşısındaki Diyarbakır Kilisesi'ne gittik. Alışılmış kiliselerin aksine enteresan teknolojik bir kiliseydi. Toplantı odası ve tepe göz vardı. (Slayt vs. izleniyor demekki.) Çıkışta bize İncil hediye ettiler. Ben de hatıra olsun diye aldım:)
Kilise duvarında ilginç bir tabela asılıydı. Hemen cep telefonu ile fotoğraflayıp twittera attım. Kilise gezisinden sonra Keçi Burcu adlı yere gittik. Manzara muhteşemdi. Bir sonraki yazımda diğer fotoğraflarımı da yayınlayarak doğu izlenimleri yazı dizimi noktalayacağım.
NOT: Diyarbakır'da ilk akşamın yemek ve uykudan ibaret olacağını sanıyordum fakat otelin terasına çıktığımızda Kenny Neal’a sürpriz doğum günü partisi düzenlendiğini öğrendim☺Blues sanatçılarımız oteldeki solistin söylediği Türkçe parçalara eşlik etti. Onlara halay çekmeyi bile öğrettik! Tüm yaşanan olayları detaylarıyla kurumsal blogumuzdan yani http://blog.efespilsen.com.tr/2010/10/20/blues-muzigin-ulastigi-diyarbakirda-kultur-sentezi/ adresinden okuyabilirsiniz.
0 Yorum
Bu yazım hakkında sen de bir yorum yaz, rahatla!