Pazartesi acayip bir gündü. İlk final sınavı çıkışının yorgunluğuyla eve gitmek istedim. Kötü geçti diye falan değil hangi sınav olursa olsun en iyi geçen sınavımda bile detaylara takılıp kaçırdığım şeyleri düşünür sinirlenirim. Arkadaşlar bırakmadı zorla beni bir arabaya bindirdiler: "hadi gezelim karşıya geçelim" vs. dediler. Kızlardan biri çantasını unuttu diye kızın evine geri döndük. O arada ben de defterlerimi bırakma bahanesiyle bizim eve girdim. (Cüzdanını unutan arkadaş alt sokakta oturuyor.) Sonra hiçbir yere gitmek istemediğimi farkettim. Evin kapısına geldiler, zile bastılar. Zil takıldı durmadan çalmaya başladı. Ardından bizim köpek çılgınca havlama başladı. Komşulardan biri "ne oluyor?" diye dışarı çıktı. Apartman görevlisi arkadaşlarımın beni çağırdığını ve bu yüzden ısrarla zile bastıklarını komşuya anlatıyordu. O arada köpeğim Zeyna'yı elimden bırakınca korkusu olan kızlar bağırarak apartmanı terk etti.
Hala kedi-köpekten korkanlar var anlamış değilim ve bu beni çok güldürüyor. Arkadaşım kaçarken sanki bir canavarın elinden kurtulmaya çalışan çaresiz biri gibiydi. Halbuki Zeyna'nın tek terdi koku almak...
Bir yere gitmeme kararı almışsam gitmem. Gitmeyi hayal etmiş ya da planlamışsam muhakkak giderim. Huyum böyle. Ben bir programa karar verince onların başta söz verip sonradan gelemediği ve aniden beni ektikleri anlar çok oluyor ama ben hayır deyince kıyamet kopuyor nedense... Emrivaki yapılmasını sevmiyorum. Saatler geçmiş telefonum çalıyor. "Şu an x kafedeyiz etrafta şu ünlüler var..."
Etrafta ünlü olunca beni aramaları da komik oluyor hani ben paparazzi ya tanınmış biri varsa ben de olmalıyım orada:)
Asidi kaçmış, rengi gitmiş ve ısınmış bira gibiyim bugün. Dünden kalan, tadı kaçan, zorlanan ama kimseye yaranamayan... Dinlediğim ve dinlendiğim şarkı:
0 Yorum
Bu yazım hakkında sen de bir yorum yaz, rahatla!