Şu sıralar hep ‘parti’ sözcüğünü duyuyorum ama sadece
gündemdeki siyasetle alakalı olan değil, etkinlik ve eğlence sektöründeki
‘parti’ benim için daha ön planda şu an.
İstanbul’da seçim dönemini yeni atlattığımız için henüz
tatile çıkmayanlar bu hafta gerçekleşen tüm özel davetlere akın etti.
Ziylan Grup, Ataşehir’de ‘WaterGarden’ adında bir gastronomi
ve eğlence merkezi hayata geçiriyor. Salı akşamı Ortaköy Esma Sultan’da
gerçekleşen bu projenin lansmanına katıldım. İş, sanat ve cemiyet hayatından
birçok isim bu tanıtım davetine akın etmişti.
Projede en ünlü markalar, restoranlar, sinema salonları,
parklar ve lezzet noktaları olacakmış. Avrupa’nın en büyük gösteri havuzu da
ışıklar ve lazerlerle görenleri büyüleyecekmiş. Öyle bir tanıtımdı ki
sanki lezzet festivali. Her yer açık
büfe. ‘Bayağı aç olsaymışım keşke’ diye düşündüm. Elinde tabaktaki baklavayla
gezenler vardı ama baklavanın boyutu bir yarım ekmek kadar(!) Bu projenin
lansmanında emeği geçenleri kutluyorum yani bu kadarını beklemiyordum. Çıkışta
torba içinde kitap gibi bir şey armağan ettiler. Eve gidince açtım baktım.
Sıradan bir tanıtım broşürü hayal etmiştim meğerse kapağını açınca gösterimi
başlayan bir video varmış kitapta. Bu kadar kalabalık davette verdikleri
tanıtım broşürü bile e-tablet havasındaysa artık projenin tamamlanmış halini
düşünemiyorum:)
Daha sonra Akaretler’de W Hotel’de İsviçreli saat markası
Bomberg’in tanıtım davetine gittim. ‘Be The Boss’ yani ‘patron sen ol’ temalı
parti eğlenceli geçti. Mert Vidinli, Umut Eker ve Didem Soydan’ın ev
sahipliğindeki gecede Dj Doğuş Çabakçor’un müzikleriyle dans ettik. Davet,
oteldeki extreme suit’te olunca yatağa uzanıp aynalı tavana bakarak selfie pozu
vermeyi unutmadık. (bkz. aşağıdaki fotoğraf) Bir ara zenci bir dansçı ve partneri
ortada hafif erotik bir şov yaptı. Partiyi özel diye suitte yapmışlar ama
herkes açık balkonda sigaradaydı. Müzikler iyi olmasına rağmen pistte bir tek
Oben Budak ve arkadaşlarını gördüm. Sanatçı Yonca Evcimik ile de asansörde karşılaştık
ama ben hatıra fotoğrafı çekilene kadar mekandan erken ayrıldı. Anlayacağınız
herkes bir görünüp kayboldu. Olay da bu değil mi bazen sırf ‘oradaydım’ demek
için davette bulunuyoruz. Bir iki tanıdık yüz görüp mekandan ayrılıyoruz.
W’dan sonra bir arkadaşın gazıyla son anda Reina’a gittik. Müzikler gayet iyiydi ve uzun zamandır gitmediğim Reina’yı özlemişim. Bir kere Boğaz köprüsünün ışıklarıyla birlikte size İstanbul’da olduğunuzu hissettiren tek yer. O yüzden bu şehri ziyarete gelen birçok turist ve işadamının uğrak yeri burasıdır. Çalışanları da çok ilgili. Örneğin bir arkadaşın unuttuğu çantasını hemen saklayıp ‘kayıp’ bölümüne kaldırmışlar. Sonradan telefon edince öğrendik.
Bu arada youtube kanalı açtım. Etkinliklerde çektiğim videoları yükleyeceğim. Reina'da çektiğim videoların instagram'da paylaştığım özet görüntüleri aşağıdadır, izleyebilirsiniz.
0 Yorum
Bu yazım hakkında sen de bir yorum yaz, rahatla!